18 Mayıs 2011 Çarşamba

Med-Cezir

"Bir insana aşık olmak onu kalabalığın içinden çekip çıkarmak, çokluğun içinde tek kılmak ve sonra aynı hızla o teklik içindeki çokluğu keşfetmek ise eğer, öncelikle yüzler arasında bir tek yüze aşık oluruz; sonra da aynı yüzün içindeki pek çok yüzü keşfetmeye başlarız ürpertiyle. Keşfettiğimiz her yeni yüzle, ilk gördüğümüz yüzden biraz daha uzaklaşırız. Sevdiğimiz kişinin yüzünün çoğulluğu, belirsizliği, silinebilirliği içten içe huzursuz eder bizi. Bu yüzden olsa gerek,onlar derin uykudayken uzun uzun seyrederiz sevdiklerimizin yüzlerini. Ruhlarının yedi kat derinliğine açılan kapıların orada bir yerde saklı olduğunu içten içe sezinlediğimiz için...Gün boyu bizden sakladıkları yüzlerini görmek, gördüklerimizin sırrına erebilmek için..." (s.LIV)
-Elif Şafak-

4 Mayıs 2011 Çarşamba

a.ş.k

Birlikte gülüyorsanız mutluluktur,
birlikte ağlıyorsanız dostluktur;
ama birlikte susuyorsanız bu aşktır...

Gabriel G. MARQUEZ

AŞKIN CELLADI

"Tek kiside odaklanan güçlü sevgiden sakinin; bu, insanlarin bazen sandigi gibi, askin safliginin kaniti degildir. Böyle her seyi disarida birakarak bir kapsüle, hapsedilmis - kendi kendisiyle beslenen, baskalarini umursamayan ve onlara bir sey vermeyen - bir ask, kendi üzerine çökmeye mahkumdur. Ask iki insan arasinda parlayan bir tutku kivilcimi degildir yalnizca; aska düsmekle askin içinde ayakta durmak arasinda sonsuz fark vardir. Ask bir varolus biçimidir, --vurulmak-degil --vermek--tir; bir tek insanla sinirlanmis bir eylem degil genel anlamda bir iliski kurma biçimidir."
AŞKIN CELLADI - IRVIN D. YALOM

Var Olmanın Gücü

Zen Ustası Hakuin, Japonya’nın bir kasabasında yaşıyordu. Çok saygı duyulan bir adamdı ve bir çok kişi ruhsal eğitim için ona gelirdi. Bir gün, kapı komşusunun ergenlik çağındaki kızının hamile kaldığı öğrenildi. Öfkeli anne ve babası kızı bebeğin babasıyla ilgili sorguladıklarında, sonunda kız onlara babanın Zen Ustası Hakuin olduğunu söyledi. Öfkeli anne-baba, hemen Hakuin’in yanına koştular ve ona bağıra çağıra kızlarının söylediği şeyi aktardılar. Hakuin sakince onlara baktı ve sadece şöyle karşılık verdi: “Öyle mi?” Skandalın haberi bütün kasabaya yayıldı ve hatta ötesine taştı. Üstat ününü kaybetti. Bu onu hiç endişelendirmedi. Kimse artık onu ziyarete gelmiyordu. Yine etkilenmedi. Çocuk doğduğunda, kızın anne ve babası bebeği Hakuin’e getirdiler. “Babası sensin, ona sen bakacaksın,”dediler. Üstat bebeği sevgiyle koruyup ilgilendi. Bir yıl sonra, bebeğin annesi pişman bir tavırla anne ve babasına bebeğin gerçek babasının kasap dükkanında çalışan genç adam olduğunu söyledi. Anne ve baba, büyük bir mahcubiyetle Hakuin’in yanına gittiler ve binbir özür dileyerek kendilerini bağışlamasını dilediler. “Gerçekten çok üzgünüz. Bebeği geri almaya geldik. Kızımız bebeğin babasının sen olmadığını itiraf etti.” Hakuin hiç itiraz etmeden bebeği onlara verirken sakince sordu: “Öyle mi?”
      Üstat, yalana ve doğruya, kötü ya da iyi habere hep aynı şekilde karşılık vermektedir: “Öyle mi?” Andaki durumun olması gerektiği şekilde biçimlenmesine izin vermekte, iyi ya da kötü diye tanımlamamakta, dolayısıyla insanların oynadığı bu dünyevi oyunun bir parçası haline gelmemektedir. Ona göre sadece şu an vardır ve şu an olması gerektiği gibidir. Olayları kişiselleştirmemektedir. Kimsenin kurbanı değildir. Olan her şeyle o kadar bütünleşmiştir ki olanların hiçbiri onu etkileyecek güce sahip değildir. Sadece başınıza gelenlere direndiğiniz zaman olanların merhametine kalırsınız ve o zaman mutlu ya da mutsuz olacağınıza dünya karar verir.
Eckhart Tolle “Varolmanın Gücü”

Murathan Mungan

“…ya biz, binde bir karsimiza çikan sevgililik,dostluk, arkadaslik firsatlarini ne yapiyoruz?
aksamüstünün bir saatinde yorgun gövdemiziyaslayip miril miril konusabilecegimiz, omuzumuza
dolanan bir kolun, basimizi yaslayabilecegimiz bir
omzun, belimizi kavrayacak bir elin, uzunyollara dayanikli asklarin sahibi karsimiza
çiktiginda taniyabiliyor muyuz onu, degerini biliyor,biricikligini benzersizligini anlayabiliyor
muyuz? yoksa hayati sonsuz, firsatlari sayisiz sanip kendimizi hep ileride birgün karsilasacagimizi
sandigimiz bir baskasina, bir yenisine ertelerken hayat yanimizdan geçip gidiyor mu? karsimiza zamansiz çikmis insanlari yolumuzun disina sürerken birgün
geri dönüp onu deliler gibi arayacagimizi hiç hesaba katiyor muyuz? hayat her zaman cömert davranmaz bize,tersine cogu kez zalimdir, her zaman ayni firsatlari
sunmaz, toyluk zamanlarini ödetir. hoyratça kullandigimiz arkadasliklarin, eskitmeden
yiprattigimiz dostluklarin, savurganca harcadigimiz asklarin hazin hatirasiyla yapayalniz
kaliriz birgün. bir aksamüstü yanimizda kimse olmaz,ya da olanlar olmasi gerekenler degildir. yildizlarin bizim icin parladigini göremeyen gözlerimiz, güngelir hayatimizdan kayan yildizlarin gömüldügü maziye kilitlenir. kedilerin özel bir anini yakalamak
gibidir, kendi hayatimizdaki olaganüstü anlari olaganüstü kisileri yakalamak. bazilarinin
gelecekte sandiklari “birgün” gecmiste kalmistir oysa;hani su karsidan karsiya gecerken,trafik isiklarinda rastladigimiz, omuzumuzun üzerinden söyle bir
baktigimiz sonra da bosverip “nasil olsa ileride birgün tekrar karsima cikar” dediginizdir.
oysa o gün bu zalim sehri terketmistir o, bosyere bu sokaklarda aranirsiniz…”
-Murathan Mungan-

Bir Şiir...


“…
sen güzel insansın
herkes biliyor bunu
yaramı alıp uzak şehirlere gidiyorsun
-saçlarımı düz bir denize ısmarlıyorum

utanma! ayıp değil ki bu
bak ben utanıyor muyum?
kanayana kadar dizlerim, misket oynarken
hem, unutma herkes birilerinin yarasını taşır uzaklara.”
Birhan Keskin

Düş’ var olan en gerçek şeydir!



 Özgürlük düşü; her türlü kısıtlamadan özgür.
İstediğin her şeyi elde edebilmekten, kendini alıkoyan tek kişi sensin!
Düşle...Düşle...Sürekli düşle
“Dreamer”
Tanrılar Okulu-Düş Öğretisi

DÜNYADA İNECEKLERE

     
- Arkadaslar, Dünya’ya yaklaşıyoruz; burada inecekler bebek bedenlerini giyip arka kapıya doğru ilerlesin!...
 Biliyorsunuz, hep yeni diyarlara - bambaşka yaşamlara sonsuz bir yolculuktayız. Her yeni yaşam sırası gelen, birikimlerini götürüp, yeni birikimlerle buraya dönüyor ama “Dünya” sırası gelenler, burayla ilgili hiçbir şey hatırlamadan yeni yaşamlarına başlıyorlar.
Şu anda ufacık olan üzerinizdeki bedeniniz size bir tek orada lazım. Tepe tepe kullanabilirsiniz tek kullanımlık bedeninizi ama lütfen kirletip, kiralayıp dönmeyin sonsuza kadar kullanacağınız ruhunuzu.
Dünya’ya geldiğinizde hiç anlamı olmayan bir işte tüketebilirsiniz bedeninizi, onu doyurmakta zorluk çekebilir,istemediğiniz başka bedenlerin zevkine, emrine armağan edebilirsiniz.
Arzularınızı yanıtlayamayabilir bedeninizin bacakları, gözleri, pankreası; hatta ona çirkin damgası vurabilir kendisini güzel sanan dunyalı arkadaşları.
Unutmayin ki sadece Dünya’lıktır; gıcır gıcır korusanız da orada kalacak giysiniz, bu ruhunuzun giriş - çıkış kapısı.
Kocaman bir cebi vardır ruhunuzun ve doldurabildiğiniz kadar değerlidir Dünya yaşamınız.
Çok özel, çok farklıdır buraya getirecekleriniz, bize öğretecekleriniz, başka diyarlara beraberinizde götürecekleriniz.
Nefret, kin dursa da yanıbaşında, bir tek orada tanışabilir ruhunuz aşkla - sevdayla; bunlar en unutulmazı yapar “Dünya’da geçeni”, tüm yaşamlar arasında.
Çok olsa da karışanı, bir tek orada birleşebilir eller, kalpler, dudaklar; bir tek orada gizemlidir geceleyin yanıp sönen yıldızlar.
Orada ödüldür güneşin yeniden doğusu, erken kalkılıp çıkılan yollar, toprağa düşen damlalar.Orada coşkuyla karşılanır yeni gelen yolcular, tarifsiz bir hüzündür aramıza uğurlananlar.
Ön sıradan size el sallayan Barış Manço’ları, Jacques Cousteau’ları, Antoni Gaudí’leri ile güzeldir oralar.
** ** **
Çok kısadır Dünya’da geçireceğiniz ve bir daha asla dönemeyeceğiniz bu ödül süre.
Getirebildiğiniz kadar bilgiyle,
getirebildiginiz kadar müzikle,
getirebildiğiniz kadar sevgiyle,
dört ışık yılı gözle bekliyoruz sizleri.
Sakın hiç aşık olmadan gelmeyin;
az sonra gorüşmek uzere...

Yazar Dr. Yalçın Ergir    

Ruhumun Dalgaları

Ruhumun dalgaları, koşup kabarmayınız.
Her damlanız tutuşan göğsüme birer bıçak.
Kalbim bir kayadır ki neredeyse yıkılacak,
Hayalden köpüklerle kalbimi sarmayınız.
Dümdüz olsam diyorum ve kumlu bir sahili
Yalayan sular gibi siz de yavaşlasanız
Bilmediğim yeni bir masala başlasanız
Çekilse kulağımdan hatıraların dili
Ey eski günler artık bana yaklaşmayınız,
Ey hayaller, vurmayın kalbimin sert taşına
Bütün bir hayat bile değmez bir gözyaşına
Ruhumun dalgaları, köpürüp taşmayınız.

Sabahattin Ali