30 Nisan 2011 Cumartesi

ZAMAN YOLCUSUNUN KARISI


AŞK ÜSTÜNE AŞK


Kendi kapına,
kendi aynana ulaşan benliğini
sevinçle selamlayacağın zaman gelecek;
ve o zaman her biri,
gülümseyerek karşılayacak ötekini.


O zaman, gel otur şöyle, de ona. Karnını doyur.
Bir zamanlar sen olan o yabancıyı seveceksin yine.
Şarap ver ona. Ekmek ver. O yabancıya,
hayatı boyunca seni sevmiş olan kendi yüreğine aç yüreğini,
başkaları için hep görmezden geldiğin
her şeyini ezbere bilen yüreğine.
İndir raflardan aşk mektuplarını,
fotoğrafları, çaresiz yazıları,
aynadan kendi görüntünü ayıkla.
Otur. Hayatının tadını çıkar.

Derek Walcot

AUDREY NIFFENEGGER

29 Nisan 2011 Cuma

Küçük Adımlar


Yaşamımızın her alanında aldığımız sonuçların ölçüsü, düzenli çabalarımızın birikiminin gücüyle doğru orantılıdır.
Mutlu ilişkiler düzenli çaba gerektirir.
Sağlığımızı korumak düzenli çaba gerektirir.
Ebeveyn olmak düzenli çaba gerektirir.
İşte başarılı olmak, düzenli çaba gerektirir.
Belirli bir başarıyı, ünü yakalayıp şımaran, "Ben artık oldum, piştim" deyip başarının, ünün ömür boyu faizini yiyeceğini sanan nice insanın baş aşağı düşüşünün örnekleri her yerde. Bankadan sürekli para çekebilmek için hesaba sürekli para yatırmak gerekir.
Gösterdiğin her küçük çabanın birikimsel etkisi vardır.
En uzun yol bile küçük bir adımla başlar.
Atılan küçük adımlar, tasarlanan büyük adımlardan daha etkilidir.
Belki senin de büyük hayallerin, samimi isteklerin; istediğin şeyleri elde etmek için gereken bilgin var.
Peki düzenli çaba gösteriyor musun?
Einstein, kendisine rüyasında ilham olarak gelen görecelik teorisinin hiç de tesadüfi olmadığını söyler. "Teorinin üzerinde o kadar uzun süre çalıştım ki birikimim meyvesini rüyamda verdi" der.
Hiçbir çaban boşa gitmez. Her çaba birikime katkıda bulunur. Ama çabaların ve aldığın sonuç arasındaki zaman farkı, sana çabalarının boşa gittiği duygusunu verir.
Ekstra çaba seni geliştirir -iş hayatında da özel hayatında da.
Mutlu evliliklerin sırrı da küçük ekstra çabalarda gizlidir: Küçük bir öpücük, cebe gizlice konulan bir sevgi notu, sevgilinin çabalarını takdir eden bir küçük tatlı söz. Bir demet kır çiçeği, rahatlatıcı bir masaj, yiyeceklerini kendinin hazırladığı sürpriz bir piknik.
Yeterince çaba gösterdiğini gerçekten bilen insan şikayet etmez, suçlamaz, sonuç istediği gibi gelişmese de kendisinin geliştiğini bilir.
Birikim, meyvesini bir şekilde, bazen hiç beklemediğin bir şekilde ama daima verir.
"Başarısız" olduğun alanlarda ürettiğin "haklı çıkma" mazeretleri ile kendini kandırman seni gerçekten rahatlatıyor mu?
"Başarılı" insan, mazeretler üreterek haklı çıkmaya çalışan insan değil, yeni yollar denemekten çekinmeyen, risk alan, elinden geldiğinin en iyisini yapmaya çalışan mutlu insandır.
Küçük Adımlar - Nil Gün Mutluluk Kitabı - Kuraldışı Yayınları

Sadakat

Sesi olmayan bir ağzım olduğunu bilmiyordum. Sessizliğimin ne kadar yırtıcı olduğunu. Benim değildi o ses. Konuşan ben değildim. O yükselen alçalan, çözülen, fırıl fırıl dönen ve çıkış arayan haykırışlar benim olamazdı. Sözcükler yuvarlanıp yerlere düşüyordu ve ben nasıl olup da hep birlikte baş aşağı, aşağı, aşağı düştüğümüzü anlayamıyordum. Yeryüzünün neresinde bulunduğumu bilmiyordum. İçimi bulandıran nefretle kapıyı dövüyordum ve ellerimle boğmak, öldürmek istiyordum onları. Sadakatin yalnızca iyimserlik ve umuttan ibaret olduğunu böyle, kanatlarım ateşe tutularak öğrendim.”İnci Aral

Çok Sevdiklerimiz Yarım Bıraktıklarımız

Yekpare değiliz hiçbirimiz, yegâne de değiliz üstelik. Ve galiba bu yüzden seviyoruz o tekillik ve bütünlük hissini. Aklına, yüreğine, koynuna girdiğimiz insanların her birinin yanındaki farklı hallerimizin toplamı olduğumuzu biliyoruz zira; çoğulluğumuzu ve çok parçalılığımızı içten içe hep sezdiğimizden belki, "benlik" denen o koyu tutkala ihtiyacımız var.Çok Sevdiklerimiz Yarım Bıraktıklarımız /Yasemin Çongar

Muz Sesleri

"Bir insan bir insanda başka bir hayatın kapısını görünce aşık olur. Ne mutluluktur öte yandaki, ne de tadıyla meraklandıran bir acı.  Aşk diye buna denir: Bir insan bir insanda tekinsiz bir ev görür."Ece TEMELKURAN

Akışı Olmayan Sular

"Sise içinde ırmağa atılmıs bir mektup gibiyim. Hem ırmağın içindeyim, hem ona bir katkım yok. Hem diyeceğim bir seyler var sisenin içinde kapanmıs, hem ırmağın bunlardan haberi yok ve olmayacak. Hem ırmak beni bir yerden bir yere götürüyor, hem gittiğimiz yönü ben saptayamıyorum. Hem ırmak bana dokunmuyor, hem ben ırmağa dokunamıyorum. Birbirimize değmiyoruz."Pınar KÜR